Otizm Spektrum Bozukluğu
2013 senesinde Amerikan Psikiyatristler Birliği’nin DSM-5 olarak bilinen hastalık sınıflaması içinde yer alır. Asperger Sendromu, Yaygın Gelişimsel Bozukluk ve Rett Sendromu sınıflamadan kaldırılmış ve yerine Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı konmuştur. Böylece otizm yüksek işlevli ve düşük işlevli olarak alt tiplere ayrılmıştır. Ancak DSM-5’te Sosyal İletişim Bozukluğu farklı bir tanı kategorisi olarak yer alır. Bu kategori iletişim bozukluğu olan, onun dışında otizm belirtileri göstermeyen kişileri kapsar.
Otizm Spektrum Bozukluğu’nun belirtileri sosyal ilişkilerin gelişiminde bozukluk, hayal gücünde yoksunluk ve takıntılı, tekrarlayıcı davranışlarla birlikte ilgi alanının kısıtlılığı ve darlığı gibi iki temel grupta toplanmıştır.
Bugün otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu bilinmemekle beraber, çalışmalar daha çok genetik temelli olduğunu düşündürmektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Hem genetik temellerin hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmaktadır.
Otizm çağımızda rastlanılan en yaygın nörolojik bozukluktur ve en son alınan güncel verilere gmre , her 54 çocuktan 1’inde otizm görülmektedir.Ailenin gelir durumu, yaşam tarzı ve eğitim düzeyi ile otizm spektrum bozukluğu arasında bir bağ yoktur. Erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla görülme sıklığı 4 kat fazladır. Otizm tanısı alan çocukların yaklaşık yarısında değişik derecelerde öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği de görülebilir. Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik sebeplerden kaynaklandığı zannedilmektedir ve otizm spektrum bozukluğu tanılı kişilerin yaklaşık %35’inde, epileptik nöbet, istemsiz hareketler gibi nörolojik sorunlar da görülebilir.
Otizmlilerin %10’u üstün zekalıdır. Soyutlama gerektirmeyen, belleğe dayalı özel becerileri olabilir. Kendi kendisine okuma yazma öğrenebilir, telefon rehberini hafızasına alma gibi ham bellek gerektiren başarılar sergileyebilirler. Ancak deha denebilecek fonksiyonları taşıyanlar matematik, resim, müzik gibi alanlarda üstün yetenek gösterebilirler. Bunların oranı otizm spektrum bozukluğu tanısı almış bireyler içinde %1 civarındadır.
Otizmin Belirtileri
1.Sosyal İletişim ve Sosyal Etkileşim
Az göz teması kurma ya da kuramama.
Parmağıyla istediği şeyi göstermeme.
Yüz ifadelerinde ve sözel olmayan iletişimlerinde sınırlılık.
Kendileriyle konuşulduğunda yanıt vermeme, ismi söylendiğinde bakmama.
Karşılıklı konuşma başlatma ve devam ettirmede yetersizlik.
İlgileri ve duyguları paylaşmada sınırlılık, iletişimde karşılıklılıkta sorunlar.
Aşırı neşe, kızgınlık ya da sıkıntı haricinde boş bir yüz ifadesine sahip olma.
Akranlarına karşı ilgisizlik, ilişki kurma, devam ettirme ve ilişkiyi anlamada yetersizlik, empati yoksunluğu.
Araştırmalar otizm spektrum bozukluğu tanısı konmuş çocukların yaklaşık yarısının yaşamları boyunca sessiz kaldıklarını göstermiştir. Bazı otizmli bebeklerde yaşamın ilk 6 ayında babıldama (ba-ba gibi sesler çıkarma) olur, fakat sonra kesilir. Dil gelişimi 5-8 yaşına kadar gecikebilir. Tanı koymada konuşmanın gecikmesi ya da yokluğu önemli bir işarettir. Çok iyi dil kullanımı olan olgular da mevcuttur. Konuşan otistik bireyler dili olağandışı tarzlarda kullanırlar. Konuşmada yaygın olarak, kelimelerin tekrarlanması (ekolali), sen-ben zamirlerinin karıştırılması ve soru cümlelerinin uygunsuz kullanımı (söz gelimi “acıktım” yerine “acıktın mı” ifadesi), bağlaçları kullanmama, gerekenden detaylı anlatımlar ve sorulara kitap alıntılarına benzer uzun yanıtlar verme gibi durumlara rastlanır.
Konuşulanı anlama alanında ise özellikle birden çok isim söz konusuysa kişi bunları karıştırabilir; ses benzerliği olan sözcükleri ayırt etmede, mecaz kullanımları ve esprileri anlamada güçlükler yaşayabilir.
Otizmli bireyler konuşmanın tarzıyla ilgili sorunlar da yaşarlar. Ses yüksekliğini, tonunu ve seslerdeki vurguları mevcut duruma uygun olarak ayarlayamama, kontrol edememe bu sorunlar arasında sayılabilir. Sözel olmayan iletişimi, yani iletişim sırasında kullanılan göz, kol ve el hareketleri gibi tüm mimik ve jestleri anlamada, dolayısı ile kullanmada zorluk çekerler.
-
Takıntılı davranışlar (stereotipik) ve sınırlı ilgi alanı.
Tekrarlanan veya takıntılı motor davranışlar, sıra dışı beden ve el hareketleri (parmak ucunda yürümek, kendi etrafında dönmek, sallanmak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek).
Aynılık üstünde ısrar etme, rutinlere aşırı bağlılık, esnek olmayan davranış özelliği.
Belli ses, doku veya koku gibi bir ya da birkaç duyudan gelen uyaranlara karşı aşırı tepki verme ya da tepkisiz kalma.
Sembolik oyun da dahil olmak üzere hayal gücünden yoksunluk.
Otizmde oyun oynama ya da oyun kurma becerilerinde sorun görülür. Çocuk oyuncak bir kamyonu amacına uygun kullanacağına, tekerleğini çevirip durabilir. Bazı otistikler oyunları yalnızca belli kalıp ve sırayla oynamada ısrarcılardır. Dikkat edildiğinde bu sıraların tekrardan ibaret olduğu gözlenir. Yaratıcı oyun yetenekleri yoktur.
Takıntılı davranışlarına, farklı yüzeyleri koklama, tatma, yüzeylere dokunma ya da vurma; çamaşır makinası sesi gibi mekanik gürültüleri dinleme; ışığı açıp kapama; objeleri çevirme; kafa vurma; sıralı karmaşık vücut hareketleri; cansız cisimleri belli bir hat üzerine yerleştirme; yatma alışkanlıklarında katı bir düzen; yemek masasında hep aynı yere oturma; yaprak ve zincir gibi nesnelere bağlanarak bunları devamlı yanında taşıma gibi örnekler verilebilir.
Otizm Şüphesi Varsa Ne Yapmalıyız?
Çocuğunuzda yukarda sayılan belirtilerden bir ya da birkaçı var ise muhakkak bir profesyonele danışmalısınız. Otizm tanısı yalnızca profesyonel doktor tarafından konulabilir. Erken tanı ve erken yasta müdahale hızlı yol alınması açısından hayati derecede önem arz eder. Otizm tanısı en erken çocuk 12 aylıkken konulabilmektedir. Otizmin geçerliliği kanıtlanmış tek tedavisi yoğun özel eğitimdir. Küçük çocuklar çok daha fazla öğrenme potansiyeli taşırlar. Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı almış bir çocuk ne kadar erken özel eğitime başlarsa, o kadar çok potansiyellerini açığa çıkarma şansına sahip olur. Özellikle ailenin de içinde olduğu eğitim çalışmalarından küçük yaşlarda olumlu sonuçlar alınmaktadır.